Eski Yaralarım

Parçalanmış bir ailenin,
güçlü olma telaşında büyümüş, yetim bir  çocuğum
dumanlı havalarda üşürüm, giderken örtün üstümü
yüreğime kar yağmış çocukken, güneşimin fişini çekmişler
saçlarımı okşayan o kadın, yüreğimin üstündeki yaradır
kucağına gömdüğüm, yüzümü okşayan o el bana anadır
o benim en hüzünlü şiirim, yaşadığım en ağır kaybımdır

geceyi üstüme örten Dolunay, denize düştü; başka sığınacak ne kaldı
baştan başa gökyüzünde unutulan acılar, karanlıklar, aydınlanmayan
hiç görmediğim babama benziyor anılar, hayallerimi sular seller aldı
mazi hala tuz!  uzak anılar yakın göğsüme dokunuyor

öksüz bir boşluk kaldı avucumda, içinde ömrümün yaralı yılları
şimdi kalbim kabuk bağlayan buzul, üzül ey Ahmedim üzül!..
çözülsün dağların karı, beni kaybolduğum dağlara götürün
üşüyor gömülü çocuklar, ısıtsın dağlar beni göğsünde

kalbimin yetim çocuğu, aşka yelken açtı
atılan zarda, gönül dağıma Koprina çiçeği düştü
yorgansız gecede, soğumuş kefenimi o ısıtacak
ay ışığında, çeksem üstüme geceyi, saçlarımı okşayacak
saçımı seriyorum, zaman belleği gibi serin ellerine
tenim soğuk, dokundukça anlıyorum, saçlarımı okşuyor

serin bir rüzgar gibi yüzüme vuruyor nefesi, alnıma elini koyuyor
öpüyor beni iki kaşımın ortası alnımdan, nemli dudağı yanağıma değiyor
kederli yüzümü,örtüyor gülüşü, anladım ki her hüzün kendi gözyaşında kuruyor
şimdi; eski yaralarıma, çiçek yapıştırıyor, hayat dolu, beyaz mintanlı çocuklar

– ahmet sancak